• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/

İstanbul Van Dayanışma Platformu

Video Arşivi
Araştırma Yazıları
Günün Sözü










TAM EKRAN YAPIN
Arkanıza Yaslanın 
Yumun Gözlerinizi..

 

Haftanın Kitabı

Muhteşem Resimler DEVAM

IslamicART 1    3
Hava Durumu
Takvim
Üyelik Girişi
Bankacılığın Doğuş Serüveni ve Finansal Mafya

Bankacılığın Doğuş Serüveni ve Finansal Mafya 

 Değerli okurlar, malumunuz Babil, Mezopotamya'da adını aldığı Babil kenti etrafında M.Ö. 1894 yılında kurulmuş, Sümer ve Akad topraklarını kapsayan bir imparatorluktur. Babil'in merkezi bugünkü Irak’ın El Hilla kasabas
ı üzerinde yer almaktadır

 

Tarih bize Bankacılığın başlangıç tarihinin Sümer ve Babil dönemlerinde itibaren hizmet vermeye başladığını gösteriyor. Belki günümüzde modern anlamda anladığımız profesyonel yönetim ve teknoloji ile donatılmış bir Bankacılık modelinden bahsetmemiz zor. Bu olgu da tabiidir.  
Ne var ki mantık silsilesi ve yola çıkış amacı aynıdır. Şöyle ki; bu dönemde bankacılıkla ilgili hizmetler daha çok Kiliselerde rahipler yardımıyla başlamıştır. Servetlerini diğer insanlardan korumak isteyen kişiler, mabetlerin güvenilirliğinden ve rahiplerin dürüstlüğünden faydalanarak paralarını ve kıymetli emtialarını (ticarete konu olan her türlü mal ve ürünler) Kilise yönetimine emanet etmişlerdir. Tabi hibe edilen sadaka, bağış vb. meblağların da dahil edildiği bir süreçte bu mabetlerde ciddi miktarlarda birikimler oluşmaya başlanmıştır. Kilise yönetimi ise toplanan bu birikimleri ihtiyacı olanlara bazı teminatlar karşılığında ödünç verildiği, en klasik ödünç verme örneği de tohum verip hasat zamanı üründen geri ödeme şeklinde olduğu görülmektedir.

Bahsi geçen bu fonların, emtiaların oransal yapıları her geçen gün büyüme trendini yakalayınca, bu varlıkları koruma, geliştirme, değerlendirme ve gelir elde etme yöntemlerinde yapısal ve sistemsel yöntemlere başvurulduğu gözlemlenmektedir.  

Yine bu tarihsel süreçte ünlü “Hammurabi Kanunları”nda bankacılığa ilişkin çok sayıda kuralların meydana çıktığını bu, Kanunlar kapsamında tapınaklarda yapılacak borç işlemleri, vadeden önce ya da vadesi gelen borcun tahsil usulleri, alınacak faiz oranları ile rehin, ipotek ve kefalet şekillerine ilişkin detaylara yer verildiğini yazılı kurallarda ve kaynaklarda görmek mümkündür.

Bununla birlikte, eski Mısır, Yunan ve Roma’da da bankacılık işlemlerinde faaliyetlerini sürdüren kurumlardan bahsetmek mümkündür. Bankacılığı Babil ve Fenike’den öğrenmiş olan eski Yunan’da kredi işlemleri maket sisteminin yanı sıra Trapezitai adı verilen “bankerler” tarafından yürütülmüştür. Bu dönemde faize bir sınır getirilmediği gibi, yüksek faiz oranları nedeniyle bağımsız siteler ve devletler, devlet bankaları kurmaya başlandığını görmekteyiz.

Şu açık ki, dünyada ilk devlet bankası eski Yunan’da kurulmuş ve ilk bankacılık krizi Atina'da yaşanmıştır. Eski Çin’de tüccarların kredi mektuplarını, Eski Hind’de M.Ö. 4. Yüzyılda ‘Adesha’ denilen poliçeleri kullandıkları konusu tarihi kaynaklarda yerini almıştır.

Kaldı ki, faizli Bankacılık işlemlerinin ilk emsallerinin de bu dönemlerdeki belgelerden ortaya çıktığı tespit edilmektedir. Buna paralel olarak da bu işlemleri ilk yapanların rahiplerin olması ve hemen bütün dinlerin faize karşı olması sebebiyle en azından uygulamanın ilk aşamalarında tüketim amaçlı taleplerde faizsiz ödüncün, ticarî amaçlı kredi taleplerinde de ortaklık ve diğer faizsiz yöntemlerin kullanılmış olabileceğini tahmin edilmektedir.

Batı felsefesinin başlangıç noktası ve ilk önemli Antik Yunan filozofu Platon (diğer adı Eflaton)  (M.Ö. 427-347), yaşadığı toplumda var olan faizi olması gereken ideal düzene yakışmadığı ve ahlaka aykırı bulduğu için reddetmiş ve faizin yasak edilmesini istemiştir. Eflatun’a göre ideal bir toplumda para bizzat servet değil, sadece servet edinmenin bir aracı olmalıdır. Ayrıca faiz, gelir dağılımındaki dengesizlikleri arttırdığı ve yoksulluğun yaygınlaşmasına ortam hazırladığı için de uygulamadan kaldırılmalıdır. Eflatun’a göre bir toplumun başına gelebilecek en büyük felaket, o toplumun çok sayıda fakirden ve az sayıda zenginden oluşmasıdır.

Yine Eflatun’un öğrencisi olan ARİSTO (M.Ö. 384-322) şöyle der: "En çok tiksinmeyi hak eden fâizciliktir. Çünkü bu yoldan sağlanan kazanç, doğrudan doğruya paranın kendi varlığından kaynaklanır ve paranın ortaya çıkmasına neden olan amaca aykırıdır. Zira para mübâdele için yaratılmıştır. Oysa fâiz, paranın miktarını çoğaltır ve fâiz paradan doğan paradır. Dolayısıyla da doğaya en aykırı düşen para kazanma tarzı budur".

Oysa bugün bütün dünyada kapitalizmin getirdiği sancılı süreçlerle birlikte "Finansal Mafya" diye tabir edilen milyar dolarlık devasa bankalar ve bunun sahipleri olan modern, entel, kravatlı mafyalar bulunmaktadır.

Şu açık ki, başta Amerika’da olmak üzere, AB ülkelerinde Çin’de faaliyetlerini sürdüren birçok bankanın büyüklüğü hatırı sayılı birçok ülkenin gayrısafi milli hasılasından büyüktür. Tabiatıyla bu çapta devasa büyüklüğe sahip mafyavariz yapılar, içinde bulunduğu ülkenin senatosunda, menfaatlerini gözetecek diledikleri kararları çıkartma gücünü de ellerinde bulundurmaktadırlar.

Bu durumda, haktan, hukuktan, adaletten, sosyal vicdandan ve eşitlikten bahsetmek mümkün müdür?

Cevabını siz bulun!

Kalın sağlıcakla…

 


Yazan : 
İVD Palatformu Kurucu Başkanı 
Editör   



GEÇMİŞ DÖNEMDE EKONOMİYE İLİŞKİN  BAZI YAZILAR  


 

Teşekkürler Türkiye

  YAZININ DEVAMI
 Uluslararası Sosyal, Siyasal, Askeri ve Ekonomik Kuruluşlar
  YAZININ DEVAMI

Bir Zamanlar “Mekke” Günümüzün  Londra’sıydı. 

  YAZININ DEVAMI

 Bankacılığın Doğuşu ve Finansal Mafya     YAZININ DEVAMI

Emperyalizm ve Kapitalizme 
 Hayır

  YAZININ DEVAMI



  
12861 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Muhteşem Komutanlar







Finans - Borsa
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.138634.2754
Euro37.346837.4965
Köşe Yazıları

Diğer Linklerimiz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam225
Toplam Ziyaret23672241
Kim Kimdir?